Melih Cevdet Anday, Çanakkale’de başlayan hayat yolculuğuna, daha bebekken ailesiyle birlikte İstanbul’a taşınarak devam etti. Çocukluğunu Kadıköy Bahariye’nin huzur dolu sokaklarında geçirdi. İstanbul’da ortaokula kadar eğitim aldı, ancak babasının işi nedeniyle Ankara’ya taşınmaları gerekti. Lise eğitimine Gazi Lisesi’nde devam etti. Bu dönemde, hayatını derinden etkileyecek iki dostu; Orhan Veli Kanık ve Oktay Rifat ile tanıştı. Lise yılları, onun şiir tutkusunu derinleştirdiği ve bu tutkunun peşinden gitmeye karar verdiği bir dönem oldu.
Liseyi bitirdikten sonra, bir süre Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde eğitim aldı. Ancak içindeki edebiyat ateşi sönmemişti ve aynı üniversitenin Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne kaydoldu. Fakat, Devlet Demiryolları’nda memur olarak çalışmak zorunda kaldığından, üniversite eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bu süreçte, çalıştığı kuruluş tarafından sosyoloji öğrenimi görmek üzere Belçika’ya gönderilmesi, onun için yeni ufuklar açtı.
1936 yılında, “Ukde” isimli şiirinin Varlık Dergisi’nde yayımlanması, onun edebiyat dünyasında tanınmasının ilk adımı oldu. Bu şiir, onu daha da cesaretlendirdi ve eserleri Ses, Yaprak, Yeditepe, Papirüs, Yeni Ufuklar, Yeni Dergi, Soyut, Ataç, Dönem, Yön gibi prestijli dergilerde yayımlanmaya başladı. Orhan Veli ve Oktay Rifat ile birlikte 1941 yılında çıkardıkları “Garip” isimli şiir kitabı, Türk şiirinde yeni bir çığır açtı.
Melih Cevdet Anday’ın edebi kariyerinin yanı sıra, devlet memurluğu da hayatında önemli bir yer tuttu. Hasan Âli Yücel’in tavsiyesi ile Milli Eğitim Bakanlığı Neşriyat Müdürlüğü’ne memur olarak atandı. Ancak, 1946 seçimleri sonrasında bakanlığın el değiştirmesiyle birlikte, yeniden askere alındı, ardından Konya’ya atandı. Ancak bu atama daha sonra geri alındı. Anday, bir süre sonra bu görevinden ayrılarak İstanbul’a döndü.
1953-1955 yılları arasında, Akşam Gazetesi’nin edebiyat ve sanat sayfasını hazırladı. Ancak, fikirler ayrılıkları nedeniyle işten çıkarıldı. Daha sonra Doğan Kardeş Yayınları’nda çalışmaya başladı ve burada çeviriler yaptı. Buradaki görevinden de aynı sebeple ayrılmak zorunda kaldı. 1958’den itibaren; Tercüman, Büyük Gazete, Yeni Tanin ve İkdam gibi gazetelerde kendi adıyla ve çeşitli takma adlarla denemeler ve makaleler yazdı, tefrika romanlar yayınladı.
1960’ta Nadir Nadi’nin desteğiyle Cumhuriyet gazetesinde köşe yazıları yazmaya başladı ve bu gazetedeki yazılarını 1997’ye kadar sürdürdü. 1956’da yayınladığı “Yan Yana” isimli şiir kitabı, 142. maddeye aykırı olduğu gerekçesiyle 1964’te yasaklandı. Fakat bu yasak onun edebi üretkenliğini durduramadı. Şiir kitapları, romanları ve tiyatro eserleriyle birçok ödül kazandı İstanbul Belediye Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nde diksiyon eğitimi verirken ayrıca özel bir tiyatro okulunda da mitoloji dersleri verdi.
1964-1969 yılları arasında TRT’de yönetim kurulu üyeliği, 1979-1980 yıllarında ise Paris’te eğitim müşavirliği görevlerinde bulunarak, edebi ve akademik birikimini uluslararası düzeyde de paylaştı.
Hayatının son yıllarında, solunum ve böbrek yetmezliği nedeniyle Marmara Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi’ne kaldırılan Melih Cevdet Anday, 28 Kasım 2002’de 87 yaşında hayata veda etti. Büyükada mezarlığında toprağa verildi.
Melih Cevdet Anday, yaşamı boyunca kalemini hiç bırakmadı, fikirlerinden asla ödün vermedi ve edebiyat dünyasında silinmez izler bıraktı. Onun ardında bıraktığı eserler ve anılar, edebiyat dünyasında her zaman parlayan birer yıldız olarak kalmaya devam edecek.
T. Duygu Saçar