1. Anasayfa
  2. Edebiyat

SABAHATTİN ALİ

SABAHATTİN ALİ

Sabahattin Ali, Bulgaristan’ın Gümülcine sancağına bağlı, babasının görev yaptığı Eğridere ilçesinde Yüzbaşı Ali Selahattin Bey ve Hüsniye Hanım’ın ilk çocukları olarak hayata gözlerini açmıştır. Fikret ve Süheyla isimlerinde iki kardeşi vardır.

Eğitimine İstanbul Üsküdar Doğancılar’daki Füyûzat-ı Osmaniye Mektebi’nde başlayan Sabahattin Ali, ailesinin Çanakkale’ye gitmesi ile Çanakkale İbtidaî Mektebi’ne girer. Okul savaş sebebiyle öğretmensiz kalınca kapansa da babası ve diğer subayların yardımı ile tekrar açılır ve Türkçe derslerini Salâhattin Bey verir. Aile 1918’de Salahattin Bey’in askerlikten istifası ile İzmir’e yerleşir. İzmir’in Yunan işgaline uğraması sonucu Edremit’e, annesinin ailesinin yanına gitmek zorunda kalırlar. Bu süreçte Sabahattin Ali Edremit İdadisi’ne devam eder. Bu yıllarda okumaya düşkün, başarılı ve zeki bir çocuktur. 1921 senesinde eğitimine devam etmek için İstanbul’a, dayısının yanına gelir. Ancak bir yere giremeyince bir yıl sonra Balıkesir Dârülmuallimîn’e girer. Sabahattin Ali aslında baba mesleğine devam etmek, orduya katılmak istese de o yıl askerî okula öğrenci alınmayınca bu isteğini hayata geçiremez.

Edebi kişiliğini toplumcu gerçekçi bir düzleme odaklayarak yaşam tecrübelerini okuyucularına yansıttı ve kendinden sonraki Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatını etkileyen bir rol model oldu. Daha çok öykü türünde eserler veren Sabahattin Ali, roman türündeki eserleriyle de ön plana çıkmıştır; romanlarında uzun tasvirlerle ele aldığı sevgi ve aşk temasını, zaman zaman siyasi tartışmalarına gönderme yapan anlatılarla zaman zaman da toplumsal aksaklıklara yönelttiği eleştirilerle destekledi. Kuyucaklı Yusuf, Kürk mantolu Madonna romanları Türk edebiyatı tarafından takdir görerek 20. ve 21. Yüzyılda etkisini sürdürdü.

Sabahattin Ali, hikâye, roman, şiir, mizah gazetelerinde hiciv yönü ağır basan ve genellikle tek parti yönetimindeki çarpıklıkları eleştiren mizah yazılarıyla, çevirilerinin yanı sıra yazar, kendi psikolojik yapısını yansıtmak için çeşitli mektuplar kaleme aldı. Özellikle İki Gözüm Ayşe adı ile 1991 yılında yayımlanan bir kısım mektupları ve mektupların içerdiği bilgileri, daha önce hakkında yapılmış bazı ön yargılı değerlendirmelerin yanlışlığını ortaya çıkarması bakımından oldukça önem arz ediyordu.

Sabahattin Ali’yi diğer hikâyecilerimizden ayıran farkı; eserlerinde kurguladığı mekân-insan ilişkisindeki ayrıntıları yansıtmada gösterdiği hassasiyet ve olay örgüsündeki sağlamlıktır. Hikâyelerini masa başında kaleme almayan yazar; gezi ve gözlemlerinin ürünlerini, güçlü tasarımları ile birleştirerek, sanatını icra etmiş ve özellikle de “Maupassantvari” nitelikli hikâyelerinde; ayrıntıları ele alışındaki hünerle dikkat çekmiş ve modern edebiyatın adeta temsili noktasında anlam kazanan ve zevkle okunan hikâyeler kaleme alarak okuruna ulaşmıştır. Bu hikâyelerde, Anadolu insanının duygu zenginliğine ve derinlerde gizlenmiş değerlerine ışık tutan Sabahattin Ali; onların, özellikle bulundukları mekânlardaki varoluşlarına işaret etmiş ve köklerinden sökülünce adeta solan çiçekler gibi tükenebileceklerini hissettirerek; mekân-insan birlikteliğinin ve uyumunun, insanlar için, hele hele Anadolu’nun gururlu insanı için ne kadar anlam ifade ettiğine özenle dikkat çekmiştir.

Duru ve temiz Türkçesiyle Anadolu romantizmini en iyi biçimde anlatan Sabahattin Ali’nin kötücül bir şekilde katledilmesi, Türk hikâyeciliği için acı bir kayıp olmuştur. Melike HUMAN

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım
İlginizi Çekebilir
16904680281788461761

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni içeriklerimizden anında haberdar olun.