1. Anasayfa
  2. Kültür

YILLARIN ESKİTEMEDİĞİ FİLM: YEŞİL YOL

YILLARIN ESKİTEMEDİĞİ FİLM: YEŞİL YOL

Yönetmenliği Frank Darabont’un üstlendiği dram kategorisinde ilk sıralarda yer alan Yeşil Yol filmi iyilerin masumiyetinin ve saflığının gözler önüne serildiğini, kötü insanların içindeki vahşi duyguların ve acımasızlığın masumiyetini idama götürecek hayatlar yaşattığını söylüyor bizlere.

1944 yılında Amerika’da geçen bir olaydan uyarlanmıştır. Bir hapishanede gardiyan olan Paul Edgecomb (Tom Hanks) o sene, asla unutamayacağı John Coffey (Michael Clark Dunkan) ile tanışacaktır. Coffey iki kızı tecavüz edip öldürmekten yargılanmaktadır ve muhtemelen idam cezasına çaptırılacaktır. Ardından Egecomb’un görev yaptığı hapishaneye düşecektir.

Paul uzun yıllardır birçok kişiyi elektrikli sandalyede idam etmiştir ancak bu onun en zor infazı olacaktır. John Coffey iri yarı görüntüsünün altında iyiliği, merhameti ve acıları saklayan olağan üstü güçlere sahip olan biridir. Coffey’nin kalbi de en az kendisi kadar kocamandır. Paul da onu tanıdıkça nasıl harika bir kişiliğe sahip olduğunu görecektir. Hatta ona kaçması için bir şans bile verecektir.

 

Peki ya Parmaklıklar Ardındaki Her İnsan Kötü müdür?

Dışarıdaki her insanın iyi olmaması gibi, parmaklıklar ardındaki her insan da kötü değildir. Buna en iyi örnek de Cold Mountain’a torpille giren gardiyan Percy Wetmore’dur. John Coffey ne kadar iyiyse, Percy Wetmore da o kadar kötüdür. İnsanlara eziyet etmekten zevk alan, hayattaki tek amacı daha fazla yükselmek olan bir insandır. Bu iki karakterin karşıtlığı, filmde çok iyi bir şekilde işlenmektedir. Bu karşıtlıklar gardiyanlar arasında da görülmektedir. Paul ile Percy arasındaki gerilim de izleyiciye filme çeken detaylardan biri olmaktadır.

Gardiyan Paul, ölümün yeşil yolunda yürüyecek olan John Coffey’e son zamanlarında yapması gerekeni yapar. Ona son günlerinde insan gibi davranır. John’un ne kadar özel bir insan olduğunu hissetmesi için elinden geleni yapar. Hatta John’un hapishaneden kaçmasına bile izin verir. Ancak bu zamana kadar John fazlasıyla incinmiştir. Film Dünyanın ikiyüzlülüğünü ve hayatın acımasızlığını o kadar iyi yansıtıyor ki bizlere izleyen herkes onda kendinden bir parça buluyor. Filmde herkes, John Coffey’nin isyan ettiği sahnede adaletsizliğe, ırkçılığa ve uygarlığın uydurduğu o bozuk düzene isyan ediyor. Aynı zamanda bu düzene uyum sağlamaya çalışan insanların içindeki acılara, ayrımcılığa ve yalnızlığa karşı bağırıyor. Filmdeki her replik o kadar edebi ve hayatın içinde ki, izlerken baştan sona kalite kokan bir roman okuyormuş gibi sürüklüyor bizi. Bu yönüyle de bizlere yılların eskitemediği o filme götürüyor.

 

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım
İlginizi Çekebilir

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni içeriklerimizden anında haberdar olun.