Türk savunma sanayi, tarihinin en güçlü ihracat dönemlerinden birini yaşıyor. Avrupa kıtasının dört bir yanında imzalanan yeni sözleşmeler, Türkiye’nin savunma teknolojilerindeki yetkinliğini bir kez daha gözler önüne serdi. Eğitim uçaklarından zırhlı araçlara, insansız hava sistemlerinden deniz platformlarına kadar geniş bir yelpazede Avrupa ülkelerine gerçekleştirilen satışlar, sektörde yeni bir dönemin kapısını aralıyor.
Son dönemin en dikkat çeken gelişmelerinden biri, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ’nin (TUSAŞ) yerli jet eğitim uçağı Hürjet’in İspanya’ya ihracatı oldu. NATO ve Avrupa’nın önde gelen hava kuvvetlerinden birinin envanterine giren Hürjet, Türkiye’nin bu alandaki yetkinliğini tescilledi.
Denizcilik alanında ise STM’nin Portekiz Donanması için üreteceği iki lojistik destek gemisi öne çıkıyor. Avrupa’nın köklü denizcilik geleneğine sahip ülkelerinden birine böyle bir ihracatın yapılması, Türk mühendisliğinin geldiği noktayı gösteriyor.
İnsansız hava araçları (İHA/SİHA) alanında ise Bayraktar TB2 öncülüğünde Türkiye, Avrupa’da geniş bir kullanıcı ağı oluşturmuş durumda. Romanya, Polonya, Arnavutluk, Kosova ve Hırvatistan gibi ülkeler Türk SİHA’larını tercih ederken, Baykar’ın İtalyan savunma devi Leonardo ile imzaladığı stratejik iş birliği de sektöre yeni bir vizyon kazandırıyor. Bu iş birliği kapsamında, önümüzdeki on yıl içinde milyar euroluk bir ihracat potansiyeli öngörülüyor.
Kara sistemleri alanında Otokar, Nurol ve BMC gibi şirketler Estonya, Romanya ve Macaristan’a yüksek hacimli zırhlı araç satışlarıyla dikkat çekiyor. Türk şirketlerinin, farklı iklim ve coğrafi koşullara uygun çözümler üreterek rakiplerini geride bırakması, Avrupa pazarında sürdürülebilir bir başarıyı beraberinde getiriyor.
Diğer yandan Polonya’ya satılan GIMBAL sistemleri, Kosova için üretilen piyade tüfekleri ve Almanya’daki topçu mühimmatı üretim hattı gibi projeler, Türk savunma sanayiinin yalnızca büyük platformlarla değil, özel sistemlerle de Avrupa’da yer bulduğunu gösteriyor.
Uzmanlar, Türkiye’nin bu başarısını sadece rekabetçi fiyatlarla değil, sahada kanıtlanmış yüksek performanslı ve teknoloji yoğun sistemlerle elde ettiğine dikkat çekiyor. Avrupa’nın sınırlı üretim kapasitesi ve insan gücüyle karşılaştırıldığında, Türkiye’nin güçlü üretim altyapısı ve esnek çözümleri öne çıkıyor.
Gelecek vizyonunda ise çok uluslu projelerde daha fazla yer almak, stratejik ortaklıkları artırmak ve ihracatta nitelikli, modüler çözümler sunmak önemli başlıklar arasında yer alıyor.
Türkiye’nin savunma sanayisinde attığı bu kararlı adımların, önümüzdeki yıllarda da yeni rekorlara kapı aralayacağı öngörülüyor.
Fatma TECİRLİ