1. Anasayfa
  2. Kültür

Serçelerin şarkısı

Serçelerin şarkısı

Serçelerin Şarkısı filminde Rıza Naci evlatları için çalışan Kerim adlı bir babayı canlandırıyor. Film kırsal bir bölgede çekilmiş ve izleyicilere kırsal yaşamın zorluğunu iliklerine kadar hissettirmeyi hedefliyor. Kerim köyde, devekuşu çiftliğinde çalışan ve kazandıkları ile ailesinin, kendisinin yaşamını sürdüren emekçi bir babadır.

Günlerden bir gün Kerim’in kızının işitme cihazı bozulur ve kızı sınav arifesindedir. Kerim kara kara ne yapacağını düşünür. Çiftlikten aldığı para ne yazık ki yeterli değildir. Hal çaresi ararken dalgın bir anında deve kuşlarından biri kaçar. Bu kaybın sonucunda da çiftlikten kovulur. Kerim işini geri kazanmak için motosikletine atlar ve deve kuşunu aramaya koyulur. Bu debdebenin içerisinde kafası karışan Kerim Tahran’a varmış lakin deve kuşunu bir türlü bulamamıştır. Tesadüfen bir adamın kendisini taksi sanması ve motoruna binmesi ile olaylar gelişir. Bambaşka bir kapı aralanır.

Filmin adı olarak Serçelerin Şarkısı seçilmesinin sırrı filmin karakterlerinde yatar. Serçelerin sesleri güzel değildir fakat kırılgan ve nadide varlıklardır da. Çoğu insanın, bülbüllerin peşinden koştuğu bu zamanda seçeler de zarafetleri ile var olmaya elbette devam edeceklerdir.

Filme göre dünya bir alışkanlıktır. Fıtrata ait olmayan her şey ölüme mahkumdur. Sonsuza kadar sürmez. Bu sebeple insan fıtratı ve dünya çatışması, filmin temelini oluşturan en büyük unsurdur. Kerim’in hiçbir ihtiyacı olmadığı halde biriktirdiği ve sonunda da altında kaldığı eşyalar, Kerim karakterinin hırsının metalaştırılarak temsil edilme şeklidir. Keza tarla içerisinde yer alan mavi kapı da Kerim karakterinin hırsına teslim olduğunun bir dışavurumudur. Kısaca film üçgeni dünya, insan ve hırs üzerinde kurulmuştur.

Filmin en vurucu sahnelerinden biri olan serçe sahnesi ise aslında bir kurtuluş sahnesinin mecazi göstergesidir. Bu sahne içerisinde yer alan alt metinler tüm izleyiciler için kutsal birer öğüt niteliği taşımaktadır. Bu öğütler öyle sağlam ve köklü öğütlerdir ki, seyircisinin dinine bakmadan onu sevgi ve saygı ile kucaklar. Serçe eve girmiş ve içeride hapsolmuştur, çıkışı ise kırsallığın dervişliği ve kentin kaosu arasında sıkışmış olan Kerim’in elinden olacaktır. Kerim karakteri kuşu avuçlarının arasına alır ve semaya salar. Kerim’in kurtuluşunu simgeleyen bu sahneden anlaşılacağı üzere Kerim artık onu bağlayan zincirleri koparmış ve ait olduğu yeri kabullenmiştir.

Kerim bir bülbül olmak ve şakımak ister fakat yaratılışında bir serçedir. O da diğer insanlar gibi bülbülün peşinden gitmek ister fakat fıtrata ait olmayan her şey ölüme mahkumdur. Zamanla Kerim sesi güzel olmasa bile zarafetinin yeterli olduğunu, çirkin sesin zarafetten hiçbir şey çalmadığını çalamadığını fark edince öze dönüş başlar.

Filmin sonunda deve kuşu sürüsü kerime doğru koşar. Fakat Kerim adeta ruhu arınmış, terbiye edilmiş hissiyatı ile yaklaşır deve kuşlarına. Zira o deve kuşları dünyanın mutlak bir parçasıdır. Kerim’in serçelerin şarkısını söylemesi ise sesinin güzel olmadığını kabul ettiğini fakat bu durumun zarafetinden de bir şey kaybettirmediği de bildiğini işaret etmektedir. 

Bu fıtri film ahlakın fotoğraflanmış ve ölümsüzleştirilmiş halinden oluşan bir dünyayı temsil etmektedir. Filmde oynayan karakterlerden izleyen kişilere kadar herkeste geriye kalan tek iz ise sadece tefekkür kelimesi ile tanımlanabilir. Zeynep MEŞE

 

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım
İlginizi Çekebilir

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni içeriklerimizden anında haberdar olun.