Eskiden uluslaşma süreçlerinin dayanaklarından biri olarak görülen folklor, günümüzde küresel çözülmeye karşı ulusların ve halkların bir savunma mekanizması haline gelmiştir. Bu bağlamda, folklorun rolü sadece kültürel mirası korumakla kalmaz, aynı zamanda toplumların kimliklerini yeniden tanımlamasına ve güçlendirmesine yardımcı olur.
SINIRLARIN ÖTESİNDE FOLKLOR
Ulus devletlerin sınırları ile folklorun sınırlarının örtüşmemesi, bu iki kavramın doğasından kaynaklanmaktadır. Ulus devlet sınırları, siyasi ve yapay bir tarihin ürünüyken, folklor, insanın yaşadığı coğrafyalardaki doğal ve organik macerasının bir sonucudur. Bu nedenle, bir sınırın iki yanında yer alan ve millileştirilmeye çalışılan folklor unsurları, aslında yapay olarak ayrılmış halkların geçmişteki ortak kaderlerini ve doğaçlamalarını hatırlatır. Folklor, bu yönüyle sınırların ötesindeki ortak kültürel mirasın ve kimliğin bir sembolüdür.
FOLKLORİK ÖGELERİN YENİDEN DEĞERİ
Günümüzde modern yaşamın alay konusu olan Hint sarileri, Arap kefiyeleri, Karadeniz peştamalları, Orta Asya’nın desenli yelekleri ve Yemen kamaları gibi folklorik unsurlar, artık çok daha büyük bir önem kazanmaya başladı. Bu ögeler, tek merkezli dünyanın örgütlü ve üretilmiş biçimlerine karşı, diğer coğrafyaların kimlik mücadelesinde öne çıkmaktadır. Halk dansları ve diğer folklorik unsurlar, kültürel direnişin sembolleri olarak yeniden değer kazanmaktadır.
KÜRESELLEŞMEYE KARŞI DİRENİŞ
Folklor, küreselleşmenin getirdiği kültürel homojenleşmeye karşı güçlü bir direnç noktası haline gelmiştir. Yerel kültürlerin korunması ve yaşatılması, küresel kültürel çözülmeye karşı bir savunma hattı oluşturur. Folklorik ögeler, yerel kimliklerin ve kültürel mirasın taşıyıcısı olarak, küresel kültürel etkileşimin içinde kendine yer bulur ve bu süreçte yeniden şekillenir.
Folklor, ulus devlet sınırlarıyla sınırlı kalmayan, insanlığın ortak kültürel mirasının bir parçası olarak küreselleşmeye karşı bir savunma hattı haline gelmiştir. Kültürel çeşitliliğin ve yerel kimliklerin korunması, küreselleşen dünyada daha da kritik bir hale gelmiştir. Bu bağlamda, folklor, geçmişin bir mirası olarak değil, aynı zamanda geleceğin bir savunma hattı olarak yeniden değer kazanıyor.
Fatma Tecirli