Türkiye’nin kültürel zenginliklerinden biri olan Konya Selçuklu ilçesinde yer alan Gömeç Hatun Türbesi, Kalenderhâne mahallesindeki Musallâ Mezarlığı içindedir. Mimari yapısından ötürü halk arasında Kız Kulesi adı da verilmektedir.
III. Gıyâseddin Keyhusrev’in annesi Gömeç Hatun’un adına yapıldığı bilinmektedir.
Gömeç Hatun Türbesi, Selçuklu döneminin mimari ihtişamını yansıtması ve tarihi derinlikleriyle dikkat çekmesiyle biliniyor. Bu önemli yapıt, 13. yüzyılda inşa edilmiş ve o dönemde Selçuklu hükümdarı III. Gıyaseddin Keyhusrev’in annesi olan Gömeç Hatun’un anısına yapılmıştır. Yüksek kubbesi, estetik işlemeleri ve zarif süslemeleriyle dikkat çeken türbe, o dönemin mimari tarzını yansıtması açısından da büyük önem taşıyor. Türbenin içinde yer alan mozole, ziyaretçilere tarihi bir yolculuk sunuyor. II. İzzeddin Keykavus döneminden kalma yazıtlar ve süslemeler, ziyaretçilerin geçmişe bir adım atmalarını sağlıyor ve Selçuklu İmparatorluğu’nun görkemli günlerini hatırlatıyor. Gömeç Hatun Türbesi, tarihi ve kültürel mirasın korunması açısından da büyük bir değer taşıyor. Yerel yönetim ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ortak çabalarıyla gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları sayesinde türbe, eski ihtişamına kavuştu. Böylece gelecek kuşaklara aktarılması sağlandı.
Türbenİn yapımı ve restorasyon çalışmaları
Gömeç Hatun Türbesi, 1950 yılından sonra restore edilmeye başlanmıştır. Restorasyon çalışmaları sırasında, türbenin eski halinde üç yönden çevrili olduğu düşünülen ahşap revakların izleri tespit edilmiştir. Ayrıca, zemin katında bulunan cenazelik/mumyalık bölümünde dört sandukanın olduğu belirtilmiştir. Eski kayıtlardan, türbenin birçok vakıf eseriyle birlikte inşa edildiği anlaşılmaktadır. Türbe, Anadolu’da Selçuklu dönemi içerisinde yer alan eyvan biçimindeki türbeler arasında en eski örneği olan Ümmühan Hatun Türbesi’nin ardından gelir. Bu türbeler ayrı bir grup oluşturur ve Gömeç Hatun Türbesi, bu gruptaki en büyük ve anıtsal olanıdır. Gömeç Hatun Türbesi, cenazelik/mumyalık katı ile üst yapısının bir bölümünde iri kesme taş, daha üst kısmında ise tuğla kullanılarak inşa edilmiştir. Dikdörtgene yakın plana sahip olan yapıda, doğu ve batı taraflarında üçgen biçiminde payanda çıkmaları bulunmaktadır. Yapının kuzey cephesi, sivri kemerli ve yüksek bir taş şeklindedir ve yapıyı tamamıyla kaplayan bir kalkan duvarı gibi yükselmektedir. Kemerin arkasında, sivri beşik tonozla örtülü olan ziyaret mekanına iki yönden merdivenlerle çıkılmaktadır. Yapının dış cephesi, etkileyici bir görünüm sunan dikdörtgen bir çerçeveyle çevrelenmiştir ve çerçevenin içinde hala çini kaplamaların izleri görülebilmektedir. Tonozun sıvalı olduğu ve zamanında renkli nakışlarla süslendiği belirtilmektedir. Ayrıca, cephedeki çini kaplamalarının bir kısmının kare levhalarla sır altı, bir kısmının ise renkli sır tekniğiyle yapıldığı düşünülmektedir. Ziyaret mekanının ortasında bulunduğu söylenen sandukanın da çini kaplamalı olabileceği düşünülmektedir. Ancak, karşı cephede yer alan dikdörtgen mihrap ve yanındaki cüz nişinde çini izine rastlanmamıştır. Zemin katındaki cenazelik/mumyalık katının çapraz tonoz örgüyle yenilenmiş tavanı, onarım öncesinde çökmüş durumda bulunmaktaydı.
Ahmet Furkan Özler