Bugün Filistin’de başlayan savaş üzerinden tam bir yıl geçti. Geçen 365 gün, tarihsel bir acının, direnişin ve belirsizliğin aralığı olarak kayıtlara geçti. Her gün yeni kayıplar, gözyaşlarının ve yıkımların yaşandığı bu topraklarda, hayatın durmadığını görüyoruz. Bu bitmeyen zulüm insanın yüreğini dağlıyor. Ancak geçen bu yıl aynı zamanda, dostluğun ve dayanışmanın simgesi oldu.
Bir yıl önce insallar Filistin halkının yine özgürlüğü hayalleriyle sokaklara dökülmüştü. Ancak bu hayaller, bir kez daha kanla, üzüntüyle ve acıyla karşılandı. Gazze’de ve Batı Şeria’da yükselen siren sesleri, annelerin feryatları, çocukların korkuyla dolu gözleri ve bombaların yarattığı yıkım, bir yıl boyunca hiç dinmedi. Şehirler, köyler, okullar ve hastaneler; hepsinin savaş payında harabe haline geldi. Binlerce insan hayatını kaybetti, binlercesi yaralandı, yüzbinlercesi yerinden edildi. Hayat, bir gün içinde altüst oldu.
Filistin’in derin acıları, yalnızca fiziksel yıkımla sınırlı değil. Bu savaşta ruhları da yaraladı. Aileler parçalandı, sevdiklerini kaybedenlerin acısı yürekleri dağladı. Çocuklar, savaşın korkunç yüzüyle tanıştı; oyun alanları savaş alanına döndü. Masum yüzler, bir daha asla gülmeyecekmiş gibi davrandılar. Savaşın gölgesinde büyüyen nesiller, çarpışma içinde büyümek zorunda kaldı.
Uluslararası toplumun sessizliği, bu süreyi daha da derinleştirdi. Pek çok ülkede, Filistin’in maruz kaldığı insan haklarının ihlallerine tepki gösterildi; Ancak bu tepkiler, kalıcı bir çözüm getirmekten uzaktı. Barış görüşmeleri, tazminatlı olarak askıya alındı. Savaşın gerçeklerine yazılan raporlar, birer istatistikler oluşmadan öteye geçemedi. Sadece para kaybıyla yetinen dünya, askerlerin ve savaşların daha fazla yaşanmasını izlemeye devam etti.
Tüm bu karanlık tabloya rağmen, Filistin halkı direnişini ve umudunu asla yitirmedi. Sokaklarda yankılanan sesler, Filistin’in ruhunu yaşatmaya devam ediyor. İnsanlar yalnızca hayatta kalmak için değil, aynı zamanda geleceklerini inşa etmek için mücadele ediyor. Bu direniş ve protestolar, halkın ne kadar kararlı ve azimli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Savaşın yıl dönümünde, Filistin mücadelesine dikkat çekerek, yalnızca geçmişin yüklerini, acısını takip etmiyor, aynı zamanda geleceğe umutla baktıklarını ve umutlarını, inançlarını kaybetmediklerini görüyoruz. Barışın, adaletin ve insanın onurunun sağlanması için daha fazla destek ve dayanışmaya ihtiyaç var. Unutulmamalı ki; özgürlük, sadece bir hak değil, dünyanın, insanların ortak sorumluluğudur.
Filistin’deki savaş, sadece oradaki insanların değil, tüm dünyanın vicdanını sarsan bir zulüm. Bugün, bir yılın geride kalmasıyla birlikte, bu acı dolu hikayenin daha fazla duyulması, daha fazla paylaşılması ve daha fazla çözüm arayışına yol açılması gerekiyor. Çünkü unutulmamalıdır ki, Filistin’deki özgürlük mücadelesi, sadece bir coğrafyanın değil, insanlığın ortak mücadelesidir.
Fatma TECİRLİ