1997 yapımı La vita é bella (Hayat Güzeldir) filmi kan görmeden, ağlamadan yer yer gülebileceğimiz bir savaş filmi ile karşımıza çıktı. 7 dalda Oscar’a aday gösterilmiş ve 3 dalda ödül almış bir film. 1997 İtalyan yapımı olan Hayat Güzeldir, bir savaş filmi olmasına rağmen mizahla iç içe geçmiştir.
Filmin ilk yarısında, Guido adlı film kahramanı, kitap dükkanı açmak isteyen İtalyan Yahudisidir. Tamamen tesadüf sonucu karşılaştığı Dora’yla peri masalı başlar. Joshua (Giorgio Cantarini) adında bir oğulları olur, İtalya’da Alman güçleri istila edene kadar birlikte mutluluk içinde yaşarlar. Savaş sahnelerinin ustaca yerleştirildiği ve dikkatlice izlediğimiz zaman, duvarlardaki ilanlardan, yollardan geçen askerlerden savaşın yaklaşacağını hissederiz. Buradaki savaş sahnelerinden kasıt kan, silah, öfke, nefretten çok içine ince ince yerleştirilmiş alt metinlerdir. II. Dünya Savaşı döneminde Alman güçlerin İtalya’ya girmesiyle birlikte filmin ikinci yarısı başlar. Joshua’nın doğum gününde baba oğul diğer Yahudilerle birlikte toplama kamplarına gönderilir. Dora ise ailesinin peşinden trene binerek farklı vagonlarda ailesiyle birlikte kampa gider.
Kampta oğlunu Alman güçlerinin zalimliğinden korumak isteyen baba, her şeyin kendisinin düzenlediği bir oyun olduğunu, eğer oyunda başarılı olurlarsa gerçek bir tanka sahip olacaklarını çocuğuna anlatır. Öyle de olur…
Filmi zirveye taşıyan sahnelerden bir tanesi de son sahnedir. Askerlerin namlusunun önünde ölüme giderken bile oğlunun kendisini izliyor düşüncesiyle yaptığı komik yürüyüş akıllara kazınan bir sahne olmuştur. Almanların kampı terk etmesiyle birlikte Joshua, babasının oyunu sayesinde saklandığı kutudan çıkarak hayatta kalmayı başarır. Küçük çocuğun annesine “Biz kazandık” derken ona göre gerçek tankın gelmesiyle oyunun kazanılmasıdır ama asıl anlatılmak istenen, Amerikan askerlerinin gelmesiyle savaşın bitmesi ve Yahudilerin kurtulmasıdır. İzlediğinizde sürüklenme duygusu bize filmin ne kadar başarılı bir yapım olduğunu gösteriyor. Tabii ki aldığı ödüllerle de bu düşünce somutlaşıyor… Hilal ÖZDEMİR