BİR TANEM
Birtanem, bebeğim
Uzaklarda sensizim
Zaman zaman
Ansızın
Gelir gözümün önüne hayalin
Bukle bukle saçların
Ela gözlerin
Kulaklarımda çınlar
Beni çağıran sesin
Uzanınca kaybolur
Ellerimde ellerin
Duygulanırım,
Gözlerim buğulanır
İki damla yaş
Pınarlarında hazır
Bir hoş olurum o an
Sanki, süzülüverecekmiş gibi
Yanaklarımdan
Ama göz yaşım akmaz
Akamaz
Çünkü bir tanem
Asker adam ağlamaz.
Ömer BİL
BU KASIM’DA DA YOKSUN
Bu Kasım’da da hüzünlü bakışlarım,
Bu Kasım da yoksun…
Yapraklar gibi veda ediyor tüm özlemler.
Daha ne kadar bu Kasımları
sensiz geçireceğim?
Daha ne kadar yaprakların
dökülüşünü yalnız seyredeceğim?
Geleceksin, biliyorum…
Birlikte Kasımpatıları koklayacağız,
Dökülen yaprakların
veda şiirini yazacağız.
Bu Kasım’da da üşüyecek ellerim…
Dudaklarım çatlayacak…
Ama geleceksin biliyorum…
Çünkü geldin ve tekrar
geleceksin biliyorum.
Tuğçe ÜNVEREN
MESCİD-İ-AKSA
Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu
Gözlerim yollarda bekler dururum
Nerde kardeşlerim diyordu bir ses
İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin
Unuttu mu bunu acaba herkes
Burak dolanırdı yörelerimde
Mi’raca yol veren hız üssü idim
Bellidir kutsallığım şehir ismimden
Her yana nur saçan bir kürsü idim
Hani o günler ki binlerce mü’min
Tek yürek halinde bana koşardı
Hemşehrim nebi’ler yüzü hürmetine
Cevaba erişen dualar vardı
Şimdi kimsecikler varmaz yanıma
Mü’minde yoksunum
tek ve tenhayım
Rüzgarlar silemez gözyaşlarımı
Çöllerde kayıp bir yetim vâhayım
Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde
Götür müslümana selam diyordu
Dayanamıyorum bu ayrılığa
Kucaklasın beni İslâm diyordu
Mehmet Akif İNAN
GARİP
Hiç kimsesi olmayan
Kendi halinde bir garipti
Sahip olduğu tek şey
Sırtındaki ceketti
Bir gün sırası geldi
Bu dünyadan göçtü gitti
Cesedi minicikti
Azıcık kefen yetti
Birkaç adam onu
Götürüp defnetti
Aradan yıllar geçti
Mezarın üstünde otlar bitti
Ziyaretine kimse gelmezdi
Garip gelmişti şu dünyaya
Gitti yine garipti
Ömer BİL