1. Anasayfa
  2. Genel

DOSTLUK TEMASI İLE HARMANLANMIŞ ŞEB-İ ARUS

DOSTLUK TEMASI İLE HARMANLANMIŞ ŞEB-İ ARUS

Takvimler 1246 tarihini gösterirken, her yerde Allah’ı arayan ve ibadetlerini gizli bir huşu içerisinde yapan Şemsi Tebrizi’nin yolu Konya’ya düşer. Burada sohbet ve hasbihal adamı olan Mevlâna ile karşılaşır. Tebrizi Mevlana’ya ne aradığını ve nerede bulduğunu sorar? Bu soruya cevaben Mevlâna, aradığı şeyden bahseder ve kitaplarda bulduğunu söyler. Bunun üzerine Tebrizi Mevlana’dan, bilgisine güvendiği 3 kitabı seçip getirmesini ister. Tebrizi Mevlana’dan aldığı kitapları bir çırpıda suya atar.

Mevlâna kitapları kurtarmak için hamle yaptığında, Tebrizi onu durdurur ve ona hiç duymadığı bir öğüt verir. “Aradığın şey o kitaplarda değil, aradığın şeyi okuyarak bulamazsın. Sende eksik olan şeyi gözlerinle tamamlayamazsın. Aradığın şeyi Dünya’da arayacaksın, aradığın şeyi yüreğinle bulacaksın. Dünya’da ki tüm kitaplar, tüm hesaplar, akıl oyunları, sayfalarca laflar, sevginin yerini tutmaz. Okuyarak öğreneceksin ama severek anlayacaksın. Bu dost öğüdü Mevlana’yı var eder ve Muhammed Celaleddin’i Mevlâna yapar.

Mevlâna ve Şems’in muhabbeti, Hz. Musa ve Hz. Hızır’ın muhabbetine benzer. Onların ilişkisi Allah yolunda geçen bir yoldaşlıktır. Dost olup dostu gören Mevlâna, yoldaşı sayesinde yolunu bulmuş ve kendisini Allah’a adamıştır. Mevlana’nın hasreti önce Şems ile başlar fakat vuslatı Allah ile son bulur. Bu sebeple ölümünü, sevgiliye ulaşılan bir düğün olarak görmektedir. Bir dost düşünün dostu var eden bir dost düşünün dostu yar eden… Mevlâna bu kutlu dostluğu şu sözler ile tanımlamıştır; ‘’onun ışığı vurmadan önce ölü bir nakıştım taş duvarınızda. O elinde ki yay ile vurmadan önce tellerime; hep aynı nağmeyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. Ben onun avucunda bağlar, bahçeler görür, deryalar kadar geniş deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim lakin siz bunların hiçbirini göremezsiniz.’’

“Hazreti Mevlânâ’nın, Uluslararası Vuslat Yıldönümü Anma Törenlerinin gerçekleştirildiği haftaya, Şeb-i Arus haftası adı verilmektedir. Şeb-i Arus Arapça kökenli bir kelime olup düğün gecesi anlamına gelmektedir. Şeb-i Arus her sene, Mevlana’nın yaşamını sürdürdüğü ve vefat ettiği şehir olan Konya’da düzenlenmektedir. Bu ruhani programa katılabilmek, tasavvufun ahenkle süzüldüğü havayı soluyabilmek için dünyanın dört bir yanından turistler gelmekte. Şeb-i Arus haftası 7 aralıkta, İrfan Vakti yürüyüşü ile başlar, daha sonra Gülbang Duası, Mesnevi Sohbeti gibi programlarla devam eder, 17 aralığın son programı olan Mesnevi Sohbeti ile anma töreni son bulur.

Dünyanın dört bir yanından gelen misafirler bu etkinliklerin tamamına katılarak, Mevlana’yı ve onun yaşam sürecini daha iyi bir şekilde anlamaya ve hayatlarına nüfuz ettirmeye çalışırlar. Takvimler ne zaman 7 Aralığı gösterse, tüm dünya ‘’Ne olursan ol yine gel.’’ çağrısına kulak vererek Konya’ya akın eder. Şeb-i Arus programından çıkan insanların yüreği ve zihni boşalır, omuzlarından dünya yükü kalkar. Bu sebeple Şeb-i Arus sadece Mevlâna için değil onu seven herkes için düğün günü olarak kabul edilmektedir. 

Zeynep MEŞE

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni içeriklerimizden anında haberdar olun.