Napolyon, Mısır Seferi’nin ardından Osmanlı topraklarına doğru ilerleyerek Doğu Akdeniz’de hakimiyet kurmayı amaçladı. Bu amaçla stratejik önemi büyük olan Akka Kalesi’ni kuşattı. Akka, yalnızca coğrafi konumu nedeniyle değil, aynı zamanda Osmanlı’nın Doğu’ya açılan kapısı olarak büyük bir askeri ve siyasi önem taşıyordu. Fransız ordusu, 1799 yazında kaleyi kuşatırken, karşılarında kararlı bir savunma hattı ve büyük bir direniş ruhu vardı.
Akka savunmasının başında ise Cezzar Ahmed Paşa bulunuyordu. Cezzar Paşa, güçlü liderliği, askerî zekâsı ve halk desteği sayesinde kuşatmayı direnişe çevirdi. Kıbrıs’tan ulaştırılan mühimmat ve İngiliz donanmasının bölgedeki desteği, Osmanlı savunmasının gücünü artırdı. Bu destekler, Fransız ordusunun modern ve iyi donanımlı birliklerine karşı büyük bir avantaj sağladı. Kuşatma aylarca sürdü, ancak Napolyon’un birlikleri, kalenin sağlam direnişi karşısında önemli kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldı.
Akka Zaferi, sadece askeri bir başarı değil, aynı zamanda Osmanlı’nın Doğu Akdeniz’deki siyasi hakimiyetini korumasını sağlayan kritik bir dönemeç oldu. Napolyon için ise ilk büyük yenilgi anlamına geliyordu. Bu mağlubiyet, onun Doğu’daki hayallerini askıya aldırdı ve Avrupa’ya dönmesini zorunlu kıldı.
Cezzar Ahmed Paşa ise bu zaferle birlikte halk arasında “İslâm’ın müdafisi” olarak anılmaya başlandı. Onun liderliği, Osmanlı’nın zor zamanlarda bile güçlü bir direniş gösterebildiğinin simgesi oldu. Akka Zaferi, Osmanlı’nın tarih sahnesindeki gücünü tazeleyen hem askerî hem de moral açısından önemli bir dönüm noktası olarak tarihe geçti.
Bu zaferin üzerinden yüzyıllar geçse de Akka’da verilen mücadele ve Napolyon’u durduran Osmanlı direnişi, bugün hala tarih kitaplarında büyük bir gurur kaynağı olarak yerini koruyor.
Tayyibe Duygu Saçar