Dünya genelinde yaşlanan nüfusla birlikte Parkinson hastalığında büyük bir artış gözleniyor. Genellikle 60 yaş ve üzeri bireylerde görülen bu nörolojik rahatsızlık, her ne kadar “yaşlılık hastalığı” olarak bilinse de, genç yaşlarda da ortaya çıkabiliyor. Erken teşhis ve doğru müdahale ile yaşam kalitesinin önemli ölçüde artırılabildiği Parkinson, halen kesin tedavisi bulunmayan hastalıklar arasında yer alıyor.
El titremesi, hareketlerde yavaşlama, yüz ifadesinde donukluk gibi belirtiler çoğu zaman yaşlılığın doğal bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Ancak uzmanlara göre bu bulgular, Parkinson hastalığının erken uyarı işaretleri olabilir. 1817 yılında İngiliz hekim James Parkinson tarafından tanımlanan bu hastalık, genellikle tek taraflı belirtilerle başlıyor ve yavaş seyirli bir ilerleme gösteriyor.
DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ: 25 YILDA VAKA SAYISI İKİ KATINA ÇIKTI
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, Parkinson hastalığının küresel yaygınlığı son 25 yılda iki katına çıktı. The BMJ’de yayımlanan güncel bir araştırmaya göre ise 2050 yılına kadar bu hastalıkla yaşayan kişi sayısının 25 milyonu aşması bekleniyor. Bu dramatik artışın en büyük nedeni, yüzde 89 oranında nüfusun hızla yaşlanması olarak gösteriliyor.
Parkinson hastalığı, beyindeki dopamin üreten hücrelerin azalması sonucu vücudun hareket kabiliyetini kısıtlayan bir bozukluk olarak tanımlanıyor. Ancak hastalık yalnızca fiziksel hareketleri etkilemekle kalmıyor; uyku bozuklukları, koku kaybı, kabızlık, unutkanlık, depresyon ve yorgunluk gibi çok sayıda farklı belirtiyle de kendini gösterebiliyor. Tanı koyulmasında en önemli belirti ise hareketlerde yavaşlama olarak kabul ediliyor.
ERKEN TANI HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR
Parkinson hastalığı genellikle ileri yaşlarda daha kolay teşhis edilebiliyor. Ancak genç yaşta başlayan vakalarda tanı süreci uzayabiliyor. Uzmanlar, erken tanının önemine dikkat çekiyor; çünkü erken müdahale ile hastalığın ilerleyişi yavaşlatılabiliyor ve hastanın yaşam kalitesi korunabiliyor.
Her ne kadar Parkinson hastalığının kesin bir tedavisi bulunmasa da, dopamin seviyesini artırmaya yönelik ilaçlar, fizyoterapi, egzersiz programları, konuşma terapileri ve cihaz destekli yöntemlerle hastalığın etkileri azaltılabiliyor. Son yıllarda ise kişiye özel tedavi yaklaşımları, biyobelirteçlerle erken tanı çalışmaları, genetik araştırmalar ve nöroteknoloji alanındaki gelişmeler Parkinson hastalarına umut vadediyor.
Fatma TECİRLİ