2025 yılına girdiğimiz şu günlerde birçoğumuz yeni yıla dair vazgeçtiklerimiz, hedeflediklerimiz veya hayal ettiklerimiz hakkında konuşuyoruz. 12 üzüm ritüeli gibi yöntemlerle dilekler tutmaya hazırlananlar, hayal panosu oluşturanlar, kaygılarla dolanlar ve daha niceleri… Peki gerçekten ne istiyoruz ve nasıl ulaşacağız?
Yeni yıla girmeden önce kararlar almak, çok eski zamanlardan beri var olan ve adeta yazılı olmayan kural haline gelmiş bir durumdur. Kimi insanlar için yeni yılın gelişi, radikal kararlar almak adına özel bir zaman dilimi olmasa da, motivasyonel olarak olumlu etkileri olacağı psikologlarca da desteklenmektedir. Fakat tüm bu pozitif şeylerin ardında, “madalyonun ters yüzüne” baktığımızda bu kararların ne derece etkili olup olmadığını sorgulayabiliriz.
Ipsos’un yayınlamış olduğu 2024 Ruh Sağlığı Raporu’nda, dünyada ve ülkemizde bireylerin ruhsal sağlıklarına dair problemlerinin, gündelik hayatlarını etkileyecek derecede strese girmelerinin ve çok fazla düşünmelerinin yıllara göre artış gösterdiği gözlemlenmektedir. Peki, her yeni yılın başında insanlar çoğunlukla heyecan, motivasyon ve buna bağlı olarak kararlılık ve umut hissederken neden istikrar sağlanmıyor ve yine olumsuzluklar artış gösteriyor?
Bu durumun altında pek çok etken yer alıyor elbette. Kontrolümüz dışında gerçekleşen etkenlere: eşitsizlik ve yoksulluk, küresel sağlık krizleri, siyasi ve toplumsal çalkantılar, eğitim ve bilgi erişimi sorunlarına bağlı olarak yanlış bilgi ve dezenformasyonun yaygınlaşması, kentleşme ve modern yaşamın getirdiği sosyal izolasyon gibi durumları sayabiliriz. Ancak bu durumların arkasında bireyin içsel dünyasında, kendi kontrolüyle bağlantılı olan sebeplerden de bahsetmeliyiz.
Beynin ödül sistemini olumsuz etkileyen ve kısa vadeli tatmin arayışına iten, bu nedenle de uzun vadede mutlu edecek hedeflerimizden bizi uzaklaştıran teknoloji bağımlılığı bunların başında yer alıyor. Yine aynı şekilde sosyal medyada yansıtılan “kusursuz yaşam” imajı da bireylerde yetersizlik ve özgüven sorunlarına yol açarak kişisel hedeflerinden koparıyor. Oldukça önemli olan bir diğer problemde bireyin potansiyeli veya hedefiyle “talep ve beklentinin” uyuşmaması. Etrafındaki insanların yüksek veya zıt beklentileri bireyleri kaygıya itiyor ve kaygı, hedeflere ulaşma noktasında engel teşkil ediyor. Teknolojinin neden olduğu dopamin döngüsüne benzer şekilde hızlı sonuç alma beklentisi de bireyin kolay demoralize olmasına sebep oluyor. Bu demoralize haliyle başa çıkmak için bağımlılık yapıcı maddelere yönelen birey, kendini içinden çıkılmaz bir duruma sürüklüyor.
Tüm bu yaşanması muhtemel durumları minimuma indirmek içinse yapılması gerekenler aslında oldukça basit. Ritüellerin, dileklerin, hayallerin ve tabii ki yeni yılın sihirli bir değnek gibi aniden hayatımızı değiştirmeyeceğini bilmek ve psikolojimizi buna uygun şekillendirmek… Hayatımız için alacağımız kararları spesifik, ölçülebilir, ulaşılabilir, zaman sınırı olan ve en önemlisi “gerçekçi” olan kararlar olarak şekillendirmek. Olabildiğince net ve açık bir şekilde tanımlanan ve süreci gözlemlenebilen istekler motivasyonun devamlılığı için oldukça önemlidir.
Yolculuklarımızın her zaman kısa olmayacağını, kısa olmadığı gibi engebeli de olabileceğini unutmamalıyız. Yolumuza taşlar çıkması yolun varacağı yeri değiştirmez. İstikrarlı giden bir hedef, istikrarsız binlerce hedeften çok daha sağlam ve sağlıklıdır. Yeni yılda; spor, sağlıklı beslenme, sağlıklı uyku düzeni, doğayla iç içe olma ve kişisel gelişime katkı sağlayacak keşifler yapmak gibi kararları da “yeni yıl hedefleriniz” listesine ekleyebilir ve bu sayede yeni yılda diğer hedeflerinize ulaşma yolunda boşluğa düşmekten kaçınmış olur ve motivasyonunuzu diri tutmayı sağlayabilirsiniz. Kendinizi gerçekleştirebildiğiniz bir yıl olması dileğiyle…
ŞEVVAL ÖZELÇİ