14 Kasım 1944, Ahıska Türkleri için kara bir gündü. Bir kış gecesi, binlerce insan, evlerinden sürgün edilip hayvan vagonlarına doldurularak bilinmez bir yola çıktı. Sürgün, ölümle sonuçlanan bir yolculuğa dönüştü. Açlık, soğuk ve hastalık, bu yolculuğun acımasız yüzüydü. Binlerce Ahıska Türkü bu yolculukta hayatını kaybetti. Bu, insanlık tarihinin kara lekelerinden biri olarak hafızalarda yerini aldı. 14 Kasım 1944, Ahıska Sürgünü’nün acı hatırasının 80. yılı…
STALİN’İN KARARIYLA SÜRGÜN BAŞLIYOR
Ahıska, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından Rusya’ya bırakıldığında, Ahıska Türkleri’nin tarihindeki en büyük acılardan birinin temelleri atılmıştı. Sovyetler Birliği döneminde, özellikle Stalin’in yönetimi altındaki baskılar giderek arttı. Ahıska Türkleri, Türk ve Müslüman kimlikleri nedeniyle, Gürcistan’da yaşamlarını sürdürebilmekte giderek daha zorlanıyordu.
Stalin’in “milliyetçi” ve “güvenlik” gerekçesiyle, 2. Dünya Savaşı sırasında Ahıska Türklerine yönelik sürgün kararı alındı. 14 Kasım 1944 tarihinde, Sovyet yönetimi, Ahıska Türkleri’ni evlerinden alıp, hayvan vagonlarına doldurarak Orta Asya’nın uzak köylerine ve bozkırlarına gönderdi. O geceyi unutmak, hayatta kalanlar için mümkün olmadı. 86 bin kişi, birkaç saat içinde evlerinden sürülüp, bilinmez bir geleceğe doğru yola çıktı.
Sürgün edilen Ahıska Türkleri, çoğunlukla Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’a yerleştirildiler. Yolculuk, bir aydan fazla sürdü ve vagonlarda hayatını kaybedenlerin sayısı 17 bini buldu. Soğuk, açlık ve hastalık, bu trajediyi derinleştiren unsurlar oldu. Yaklaşık 30 bin Ahıskalı, vardıkları yerlerde hayatta kalamayarak yaşamını yitirdi. Geride kalanlar ise Sovyet yönetiminin acımasız politikalarıyla yüzleşti. Çalışma kamplarında zorla çalıştırıldılar, hastalıklar ve açlıkla mücadele ettiler.
SSCB, Ahıska Türkleri’ni yerleştirdiği yerlerden çıkmalarını yasakladı, şehirlerde yaşamalarını engelledi ve birçoğunu Sibirya’ya sürgün etti. 25 yıl boyunca, bu halkın acıları devam etti.
VATAN HASRETİ VE KÜLTÜREL KAYIP
80 yıl sonra, Ahıska Türkleri’nin büyük bir kısmı, zorunlu sürgün edildikleri yerlerde ya da daha sonra göç ettikleri ülkelerde yaşamaya devam ediyor. Bugün, dünya genelinde 550-600 bin Ahıska Türkü var. Türkiye, Kazakistan, Azerbaycan, Rusya, Özbekistan, Kırgızistan, Ukrayna ve ABD, Ahıska Türklerinin en fazla yaşadığı ülkeler arasında yer alıyor.
Sürgün sonrası, Ahıska Türkleri’nin vatanlarına dönme hayali hiç sönmedi. Ancak Gürcistan, Ahıska Türkleri’nin geri dönüşünü hâlâ sağlamadı. 2007 yılında çıkarılan yasa, bu dönüşün yolunu açsa da, somut adımlar atılmadı. Bugün, Ahıska topraklarında yalnızca 20 bin Ahıska Türkü yaşıyor ve bu nüfusun çoğunluğunu Gürcü, Rus ve diğer etnik gruplar oluşturuyor.
TÜRKİYE’NİN DESTEĞİ: AHISKA TÜRKLERİ HİÇBİR ZAMAN YALNIZ KALMADI
Ahıska Türkleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğiyle yıllarca yalnız kalmadı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ahıska Türkleri’nin hakları ve vatanlarına dönüşleri için yaptığı açıklamalarda, bu halkın Türkiye için bir “kardeş halk” olduğunu vurguladı. Erdoğan, Türkiye’nin, Ahıska Türkleri’ne sahip çıkmak adına önemli adımlar attığını, vatandaşlık vererek bu süreci hızlandırdığını belirtti. 1992-2003 yılları arasında sadece 4 bin 840 Ahıska Türkü Türk vatandaşlığına kavuşmuşken, son yıllarda bu rakam 60 binin üzerine çıktı. Türkiye, Ahıska Türklerinin vatanlarına gönüllü geri dönüşlerini sağlamak için diplomatik çabalarını sürdürüyor.
Ahıska Türkleri’nin sürgünle başlayan acı hikayesi, 80 yıl sonra da devam ediyor. Ancak Ahıskalıların vatanlarına dönüş hakkı, hala yerine getirilmiş değil. Gürcistan yönetiminin, Ahıska Türkleri’nin haklarını tanıması ve onların vatanlarına geri dönmelerine olanak sağlaması, uluslararası düzeyde birçok ülkenin de gündeminde.
Ahıska Türkleri’nin mücadelesi, sadece geçmişin acı hatıralarını değil, aynı zamanda kimliklerini ve kültürlerini koruma çabalarını da yansıtıyor. Bugün dünya üzerinde, vatanlarına hasret, yeni nesiller yetişiyor. Her yıl, 14 Kasım’da, sürgünün acımasız yüzü hatırlanıyor ve Ahıska Türkleri’nin sesi, dünyanın dört bir yanında duyuluyor.
Ahıska Türkleri’nin yaşadığı bu büyük acı, sadece bir halkın değil, tüm insanlığın ortak hafızasında yer almalı.
Fatma TECİRLİ