Türkiye, 2017 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan tarafından başlatılan Sıfır Atık Projesi ile çevre koruma ve kaynak israfını önleme konusunda önemli adımlar attı. Proje, sadece Türkiye sınırlarında değil, uluslararası alanda da büyük takdir topladı.
Sıfır Atık Projesi, başlatıldığı günden bu yana önemli başarılar elde etti. Bugüne kadar 193 bin bina ve yerleşke sıfır atık yönetimine geçerken, 22 milyon kişi bu konuda eğitim aldı. Geri kazanım oranı ise 2017 yılında yüzde 13 iken, 2023 sonunda yüzde 34,92’ye çıkardı. Hedef, 2035 yılına kadar bu oranı yüzde 60’a yükseltmek.
KÜRESEL ATIK SORUNU
Dünya genelinde 2020 yılında yaklaşık 2,24 milyar ton belediye atığı oluşmuş ve mevcut eğilimler devam ederse, 2050 yılına kadar bu rakamın 3,88 milyar tona ulaşması bekleniyor. Bu soruna çözüm üretmek için Sıfır Atık Projesi, ürünlerin döngüsel sistemde sorumlu bir şekilde üretilmesini ve tüketilmesini teşvik ediyor.
Proje sayesinde, bugüne kadar yaklaşık 59,9 milyon ton geri kazanılabilir atık ekonomiye kazandırıldı. Kağıt-karton, plastik, cam, metal ve organik atıklar gibi çeşitli malzemelerin geri dönüşümü ile ülke ekonomisine 185 milyar TL katkı sağlandı.
ULUSLARARASI TANINMA
Sıfır Atık Projesi, uluslararası platformda da dikkat çekti ve çeşitli ödüller kazandı. Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar, projenin sürdürülebilir kalkınmaya sağladığı katkılardan dolayı bu hareketi ödüllendirdi. 2022 yılında, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Emine Erdoğan tarafından imzalanan “Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı” ile bu başarı uluslararası alanda taçlandırıldı.
Sıfır Atık Projesi, Türkiye’nin çevre koruma konusunda attığı önemli bir adım olup, sürdürülebilir bir gelecek için kaynakların verimli kullanılmasını ve israfın önlenmesini hedeflemektedir. Bu proje, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde örnek teşkil ederek, çevresel bilincin artırılmasına katkıda bulunuyor. 2035 yılı hedeflerine ulaşmak için çalışmaların devam etmesi, çevre dostu bir yaklaşımın yaygınlaşması açısından büyük önem taşıyor.
Fatma TECİRLİ
