Osmanlı İmparatorluğu, yüzyıllar boyunca büyük bir medeniyetin mirasını taşımış, ancak I. Dünya Savaşı sonrası Anadolu, dış güçlerin işgal tehdidi altında kaldı. Ülke toprakları parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya iken, milletin azim ve kararlılığı Mustafa Kemal Paşa önderliğinde yükselen Millî Mücadele ile tarihe altın harflerle yazıldı. Halk, esaret zincirlerini kırdı ve Ekim 1922’de bağımsızlık destanını zaferle taçlandırdı.
Bu büyük mücadelenin kalbinde, 23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanan Büyük Millet Meclisi yer alıyordu. Milletin seçilmiş temsilcileri, 20 Ocak 1921’de Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nu kabul ederek egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu ilan etti. Ardından 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırıldı; ülke yönetimi artık milletin iradesiyle şekillenecekti.
27 Ekim 1923’te yaşanan hükümet krizinin ardından, Mustafa Kemal Paşa ve İsmet İnönü’nün öncülüğünde 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. Ankara semaları, 101 pare top sesiyle yankılandı; şehir ve köylerde halk özgürlük ve bağımsızlığın gururunu doyasıya yaşadı. Kutlamalar, halkın kendi iradesiyle şekillendi, coşku sokakları doldurdu, zafer duygusu her yüreğe işlendi.
Cumhuriyet’in ilanının ardından 1925’te 29 Ekim resmî Cumhuriyet Bayramı ilan edildi. 1935’te yapılan düzenlemeyle bu gün, milletimizin en büyük ulusal bayramı olarak kabul edildi ve her yıl Türkiye’nin dört bir yanında, yurtdışındaki temsilciliklerde de aynı gurur ve coşkuyla kutlanıyor.
Bugün 29 Ekim, yalnızca bir tarih değil; milletimizin azim, fedakârlık ve kararlılıkla yazdığı bağımsızlık destanının simgesidir. Her 29 Ekim’de tarihimizin derinliklerinden yükselen gurur ve coşkuyu yeniden yaşar, milletimizin onurlu geçmişine saygı duruşunda bulunuruz. 29 Ekim, her Türk yüreğinde bağımsızlık ateşini yakan, özgürlüğün ve cumhuriyetin şanlı mührüdür.
Tayyibe Duygu SAÇAR
